Eyüpoğlu’na göre Mevla’ya karşı olumlu duygular hissedildiğinde öğrenme süreci hızlanıyor, merak artıyor ve Allah sevgisi arttıkça artıyor. Öyleyse miniğin dünyasında Yaratıcı ile ilgili olumlu intibalar bırakmak gerekiyor. O’nun ‘koruyan, gözeten, bize nimetler veren, hastalanınca iyileştiren, dua edince kabul eden’ gibi özellikleri nazara verilerek çocuğun algısını güçlendirmek çok önemli. Rabb’in bizi sevdiğini gösteren deliller de çocuğa sunulabilir. Örneğin, “Allah bizi ne kadar seviyor ki bizim için güneşi yaratmış, bu güzel yiyecekleri göndermiş, sana gören göz, işiten kulak vermiş, vb.” şeklindeki ifadelerle miniğin zihin dünyası şekillendirilebilir. Yani Allah’ı sevdirmek için çok uç örnekler bulmaya gerek yok. O’nun varlığını çocuğun anlayacağı seviyeye indirmek yeterli.
‘Cennet, cehennem, ölüm’ gibi soyut kavramları anlatabilmek için de çocuğun zihinsel gelişim sürecinin gözetilmesi elzem. Özellikle okulöncesi dönemde bu kavramları somutlaştırarak anlatmak gerekiyor. Mesela bir çocuğa “Allah büyük” denildiğinde çocuk bunu anlamlandırmak için “Babamdan da mı büyük?” ya da “Şu binadan da mı büyük?” diye.sorabilir. Cenneti anlattığınız sırada “Orda Barbie bebekler/oyuncak arabalar var mı?” şeklindeki sorularla sizi şaşırtabilir. Bu sorular karşısında ebeveynin “Ne biçim soru bu böyle!” deyip çocuğu azarlaması ise onun gelişimini sekteye uğratabilir. Tepki vermek yerine onun seviyesine inip, sevdiği kavramlar üzerinden cenneti, Allah’ı anlatmak en güzeli. Yazar Hüseyin Zahit, ‘Anneciğim Bana Allah’ı Anlam mı sın?’ isimli kitabında yaş gruplarına göre çocuklara Allah’ı nasıl anlatmak gerektiğine temas ediyor. Zahit’e göre çocuk, 2 yaşında elin ile karşılaşıyor. Özellikle 3-4 yaşlarında dini inanç canlılık kazanıyor. Ancak dine karşı asıl ilgisi, tamamen anne-babanın alakasına bağlı olarak gelişiyor.Çocuk etrafında inanca ait bir şeyler duymamışsa ve bu konuda soru sormuyorsa bu onun ilgisiz olduğu anlamına gelmiyor.Aksine içindeki inancı ifade etmek de güçlük çektiğini gösteriyor. Zahit’in ifadesiyle bu yaştaki çocuklara Allah inancı çeşitli hikaye ve kıssalar aracılığıyla verilirse daha etkili oluyor. Çünkü hikayeler henüz soyut düşünemeyen küçüğün bu konulan anlamasını kolaylaştırıyor.
4 yaş ise çocuğun eline duyduğu ilginin altın cağı. Bu yaşta çocuk, Rabb’imizi etrafında gördüğü şeylere benzetiyor. “Allah en büyük” denildiğinde etrafındaki en büyük cisme bakarak Cenab- ı Hakk’ı hayal etmeye çalışıyor.Çocuğun Allah tasavvurunun soyuttan somuta geçmesi ise zaman alıyor.Bu dönemde çocukların büyük bölümü ayrıntıları dikkate almıyor. İlişkisiz obje ve kavramları bütünleştiriyor. Dolayısıyla Allah inancıyla ilgili konuları ayrıntılara girmeden vermek gerekiyor. Çocuk, 5-6 yaşından itibaren tabiattaki olayların nasıl olduğunu ve varlığın başlangıcını merak ediyor. “Neden, niçin” şeklinde sorular soruyor. Örneğin “Şu ağaç büyükken diğeri neden küçük?” diyebiliyor.Bu tip soruların cevabı ise belli bir noktada tıkanıyor ve ebeveyne “Allah böyle yarattı.” cevabından başka bir seçenek kalmıyor. Aslında bu cevap, çocuğu Allah inanana götürüyor. Yani çocuğun ‘neden, niçin’li soruları, inanç aşılama açısından bir fırsat.
7 yaşında çocuklar, genelde Allah’ı insana benzetiyor. Zihinlerinde “O büyük bir insan ama görülmez.” düşüncesi hakim oluyor. 8 yaşından sonra bu fikir kayboluyor ve Yaradan’ın hiçbir varlığa benzemediği, O’nun yaratılanlardan üstün olduğu bilinci uyanıyor. Bu dönemde minikler, güvendiği kişilerden gelen bilgilerin doğruluğuna şüphe duymadan inanıyor. Bunun için bu yaştaki çocuklara inanda ilgili meseleleri seviyesine göre anlatmak gerekiyor.
7-9 yaşları arasındaki çocuklar, Allah’a inanmayı bir ihtiyaç kabul ediyor ve O olmadan yaşamanın mümkün olmadığım anlıyor. Rabb’i tek sığınak olarak görüyor. 10-11 yaşlarındaki çocuklar ise Cenab-ı Hakk’ın varlıkları nasıl yarattığını, O’nun gücünün her şeye nasıl yettiğini, yeryüzündeki her şeyi nasıl gördüğünü sorguluyor. Onların zihnindeki tereddütleri izale etmek de ebeveyne düşüyor. Bu yüzden ebeveynin de bu konularda birikim sahibi olması, dahası bu birikimi çocuğuyla nasıl paylaşması gerektiğini bilmesi elzem.
Anlıyoruz ki her yeni yaş, çocuğun O’na ulaşması için ayrı bir basamak. Çocuğumuzun bu basamakları yara almadan çıkmasını istiyorsak onu Allah’la korkutmak yerine sevgi temelli bir yaklaşım sergilememiz gerekiyor. Nasıl ki biz Yaradan’ın gazabından kaçıp rahmetine sığınıyorsak,ümit ve korku dengesini gözetirken gönlümüz ümitten yana oluyorsa evladımız için de aynısını düşünmemiz şart. Onun küçük yüreğini, “Allah seni yakacak” diye korkutarak iman duygusunun temeline zehir dökmeye hakkımız olmasa gerek. h.kose@zaman.com.tr