Bu hastalık ilk defa Amerika’nın keşfinden sonra Kristof Kolomb’un Avrupa’ya getirdiği Kızılderililer tarafından önce İspanya’ya sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Firengi yalnız cinsel temasla geçer. İlk belirtisi cinsel organlar üzerinde bir yaradır ki buna ”Şankr” denir. Şankr bir iz bırakmadan iyileşir. Bu yara fîrengi mikrobunun vücuda giriş yeridir. Bundan birkaç ay sonra hastalık bütün vücuda yayılır. Deri üzerinde pembe lekeler belirir. Bu fîrenginin ikinci devresidir. Hasta bu devreyi de atlatırsa hastalık geçmiş gibi görünür. Aslında firengi mikrobu derinlere çekilmiş olup yavaş yavaş tahribatını yapmaktadır. Yıllardan sonra firenginin üçüncü devri ortaya çıkar. Bu devrede muhtelif organlarda, özellikle kalpte, damarlarda deride ve kemiklerde sert yumrular belirir, daha sonra bunlar yumuşar ve içleri boşalır. Bunlara goma adi verilir. Firengi sinir sistemine geçerse bunamaya, felce ve sonunda ölüme sebep olur.
Firengi mikrobu İlk defa Noguşi isimli bir Japon bilgini tarafından keşfedilmiş olup ”Treponema” adını taşır. Son derece hareketlidir. Görünüşü bir tirbuşonu andırır. Anne ve babalar fîrengili ise bu çocuğa da geçer. Bu takdirde buna da irsi firengi denir.
Firengi bir zamanlar çok korkulan bîr hastalıktı. Çünkü tedavisi bilinmiyordu. 1900 yıllarında Alman bilgini Paul Ehrlich Salvarsan ve Ne osalvarsan isimli arseniklî ilâçlarla ilk defa alarak fîrengi tedavisini imkân dahilîne soktu. Penisilin keşfedildikten sonra bunun firengîye karşı çok etkili olduğu anlaşıldı. Bugün hemen hemen bütün fîrengi vakaları penisilin sayesinde tedavi edilebilmektedir.