Zekâ beynin bütününe ait bir yetenektir. Olayları hemen kavramak belleğinde tutabilmek, olaylar arasında ilişki kurmak, doğru yargı ve kararlara varabilmek zekâye özgü özellikler olarak kabul edilir. Bunların büyük bir kısmı ancak eğitimle kazanılabilir ya da geliştirilebilir. Onun için eğitim görmemiş kimseler zekâca geri olmamakla beraber zekâca gelişmemiş olarak kabul edilir. Zekanın ölçülmesi için bazı testler kullanılır. Bu testlerde kişinin genel bilgi ve hafızasını ortaya koyacak sorular bulunur. Ayrıca bazı matematik işlemleri, parçalara ayrılmış resimleri tamamlamak gibi bazı temrin, fer de vardır. Sonuçlar IQ denen sayılarla açıklanır Bu alınan puanların toplamıdır Örneğin normal zekâlı bir kimsenin IQ’ su ortalama 100’dür. İQ’70’in altında ise zeka geriliği vardır. IQ’sü 120’nin üstünde olanlar yüksek zekâlı, 140’ın üzerin, de olanlar ise «dahî»dır. Hafif derecedeki zeka geriliğinin tanınması zordur. Bu çocuklar bütün gayretlerine rağmen derslerine ayak uyduramaz. Bunlar için özel sınıflar açılmalı ve özel eğitime tabi tutulmalıdırlar. Birçokları bir sanat öğrenebilir ve basit işlerle hayatlarını kazanabilir. İleri derecede zekâ geriliği devamlı bakıma ihtiyaç gösterir. Bu çocuklar yaptıklarını bilemez ve kendilerini tehlikelerden koruyamaz.
Zekâ geriliğinin sebepleri çeşitlidir. Bazıları doğuştandır. Bazen de doğuştan sonra geçirilen menenjit, ansefal it, kızamık gibi hastalıklar sonucu olur. Zor doğumlar sırasında beyin kansız kalabilir ve zedelenir. Bazı irsi hastalıklarda beyin hücrelerinin işlemesi bozulur ve içlerine yağ, şeker gibi maddeler birikir. Mongolizm denen hastalık irsidir ve 40 yaşından sonra doğum yapan annelerin çocuklarında görülür.