Oruç ve Ramazan
İslam kameri yılın dokuzuncu ayı olan Ramazan’da oruç tutmayı emreder.
Bu ayın yirmi-dokuz ya da otuz gününün tamamında, Müslümanlar fecir vakti‘ (sabah namazı vaktinin girmedi)’nden akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsi ilişkiden uzak durur. Yatmadan önce, ertesi gün oruca başlamaya. vücudun tüm beslenmesinden ve cinsi isteklerin tatmininden kendini tamamen uzak tutmaya dikkat edeceğine dair kendisini ciddi olarak hazırlar. Güneşin batışında oruç açılır; iftar, bütün aile ve bazen de komşular için bir davete dönüşerek Müslümanlar gün boyunca kazandıkları zaferi kutlarlar.
Oruç, insan faaliyetlerini sabah ve geceye sevkederek ve akşama doğru yavaşlatarak günlük hayatın ritmini değiştirir. Müslüman yerleşim birimlerinde, şafağın yaklaşması ve güneşin batması davul çalınarak, ilahi söylenerek ve ezan’la ya da büyük kasaba ve şehirlerde, bütün bunlarla ve merkezi alanlarda top ateşlenerek duyurulur. Ramazan gecelerinde, yatsı namazından sonra teravih denilen fazladan bir namaz cemaat halinde kılınır.
Bu namazda çoğu defa Kur’an-ı Kerim’in cüz cüz Ramazan boyunca okunarak hatim indirildiğine şahit olunur. Ramazan’ın ikinci yarısında, Kur’an’ın Leylet ‘ül Kadr (Kadir gecesi) olarak adlandırdığı ayetlerin vahyolunmaya başladığı bir geceyi Müslümanlar Allah’a dua ve ibadet içinde geçirirler; hayatlarını O’na kulluğa ve itaate adadıklarını hulüsi kalb ve azimle tekrar ederler.
Ramazan’ın her gününde Müslümanlar, ihtiva olanlara ve yolculara yardımseverlik ve misafirperverliklerini gösterir, teselli eder, sadaka verir, benzeri salih ameller içinde olur. Ayın son gelmeden, fakirlere ev halkının tümü yahut bakmakla yükümlü olduğu her kişi adına, yetişkin bir insanın bir günlük beslenmesine sağlayacak bir miktarı sadaka-ı fıtr olarak dağıtırlar.
Müslümanlar Ramazan’ı mübarek bir ay, rahmet ve merhamet ayı olarak adlandırırlar.