Son yüzyılın en önemli bürokratlarından Sadaret Kethüdası Ahmed Resmi Efendi, barış görüşmelerine Osmanlı devleti adına katılmak üzere birinci murahhas olarak tayin edilmişti. 12 Temmuz 1774’te Osmanlı ordusundan ayrılan heyet, Rusların barış görüşme-erini yapmak üzere belirledikleri ve Silistre’ye dört saat uzaklıkta bulunan Balya Boğazı civarındaki Küçük Kaynarca kasabasına doğru hareket etmişti. Mareşal Romanzov‘un karargahı da buradaydı.
Rus temsilcisi, General Reppin idi. Ruslar daha önce yapılan ateşkeslerin bir sonuç vermediğini ileri sürerek, Osmanlı murahhaslarının ateşkes önerisini reddettiler. Hemen barış antlaşması görüşmelerine geçildi ve 7 saat süren müzakerelerin sonunda, daha önce Bükreş’te kararlaştırılan esaslara göre antlaşmaya varıldı. Ancak Rus temsilcisi Reppin, Mareşal Romanzov‘un emriyle, antlaşmayı imzalamayı dört gün sonraya bıraktı. Çünkü 21 Temmuz, Petro’nun Prut yenilgisinin yıldönümüydü!
Küçük Kaynarca Antlaşmasının en ağır maddesi, Kırım’ın bağımsız bir statüye sokulmasıydı. Bu durum gelecekteki bir Rus işgalinin habercisiydi. Ayrıca Ruslara, istanbul’da bir kilise inşası, ticaret gemilerine Boğazlardan serbestçe geçiş olanağı ve İstanbul’da daimi bir elçi bulundurma hakkı verildi. Kapitülasyonlardan istifadeye başlayan Rusya’ya 4.5 milyon Ruble de savaş tazminatı ödenecekti.
Küçük Kaynarca Antlaşmasının Yanlış Bilinen Yönleri:
Yaklaşık 225 yıldır Küçük Kaynarca Antlaşması, Rus hüneri ve Osmanlı beceriksizliği olarak anlatılır. Bu görüşlerin kaynağı, Franz Thugut‘un düşüncelerileri ve ondan 100 yıl sonra aynı görüşleri paylaşarak ‘Şark Sorunu’ üzerinde çalışan Albert Sorel‘in yapıtlarıdır. Roderic H. Davison, bu görüşleri değiştirecek araştırmalar yaptıysa da bunlar anlaşılamamış ve yaygınlaşmamıştır.
Bu antlaşma ile Rusların Osmanlı ülkesindeki Ortodoksları himaye hakkını elde ettikleri düşünüldüğünden, ‘Küçük Kaynarca’ hemen bütün kitaplarda zikredilmektedir. Ancak Davison’un araştırmaları durumun böyle olmadığını, Rusların yalnızca istanbul’da, Galata semtinde Rus elçisinin himayesinde bir kilise kurma hakkını kazandıklarım ortaya çıkarmıştır.
Antlaşmada, bu kilisenin Greko-Rus inanana sahip olacağı belirtilmiştir. Ancak Türkçe metni kaleme alan Babıali katibi, ‘Rüsogrek’ yazacağı yerde, yanlışlıkla ‘Dosografa’ yazmıştır. Daha sonra Küçük Kaynarca Antlaşması ile ilgili araştırmalar yapan Cevdet Paşa ve Akdes Nimet Kurat gibi Türk tarihçileri bu yanlışlığı fark etmemişler ve bu antlaşmayla Rusya himayesinde ‘Dosografa’ diye anılacak bir kilisenin kurulacağını eserlerinde zikretmişlerdir.
Ancak Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’ya verilen bu kilise kurma ve himaye hakkı, bilemediğimiz bir ne durumun böyle olmadığını, Rusların yalnızca istanbul’da, Galata semtinde Rus elçisinin himayesinde bir kilise kurma hakkını kazandıklarım ortaya çıkarmıştır.
Antlaşmada, bu kilisenin Greko-Rus inanana sahip olacağı belirtilmiştir. Ancak Türkçe metni kaleme alan Babıali katibi, ‘Rüsogrek’ yazacağı yerde, yanlışlıkla ‘Dosografa’ yazmıştır. Daha sonra Küçük Kaynarca Antlaşması ile ilgili araştırmalar yapan Cevdet Paşa ve Akdes Nimet Kurat gibi Türk tarihçileri bu yanlışlığı fark etmemişler ve bu antlaşmayla Rusya himayesinde ‘Dosografa’ diye anılacak bir kilisenin kurulacağını eserlerinde zikretmişlerdir.Ancak Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’ya verilen bu kilise kurma ve himaye hakkı, bilemediğimiz bir nedenden dolayı, hiçbir zaman gerçekleşmemiştir