Âlimlerin, yanında öğrenci kaldığı Ömer Bin Abdülaziz’in hem hükümdarlara ve hem de tüm Müslümanlara bir örneklik açısından pek çok meziyetleri vardır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz.
Ömer hilâfete gelince Kureyş ve diğer ileri gelenleri topladı ve onlara Şöyle dedi: Fedek Rasûlüllah (s)’ın elindeydi, orayı Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde tasarruf ediyordu, sonra Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) aynı şeyleri yaptılar. Fakat Mervan orayı ikta etti, gelirini başkalarına verdi. Şu anda tasarruf yetkisi benim elimde, fakat o benim malım değil. Sizlerin huzurunda onu (Fedek’i) Rasulullah zamanındaki durumuna iade ediyorum. Diyerek Fedek arazisini eski haline iade etmiştir.
Halifenin emrine tahsis edilmiş hayvanların bakıcıları Ömer’e gelip hayvanlara yem istediler. Ömer hepsini sattırıp parasını beytülmale koydurdu ve benim şu katırım bana yeter, dedi.
Yine Ömer, Süleyman b. Abdülmelik’in cenazesinden döndüğünde bir kölesi onu düşünceli ve üzüntülü görmüş ve sebebini sormuştu. Ömer: Muhammed (s.a.v.) ümmetinin yeryüzünün doğusunda ve batısında bulunan her ferdine haklarını istemelerine gerek kalmadan ulaştırmayı istiyorum, diye cevap vermişti.
Ömer hilâfete gelince hanımına ve cariyelerine artık boynuna yüklenen bu vazifeden dolayı onlarla fazla İlgilenemeyeceğini söyleyerek onları kalmakla gitmek arasında muhayyer bırakmıştı. Onlar da Ömer’de kalmayı tercih etmişlerdir. Ömer hanımı Fâtıma’ya Benimle kalmayı istiyorsan sahip olduğun malları, mücevherleri Müslümanların beytülmaline geri ver, çünkü bunlar Müslümanlara aittir ve ben üçümüzün (kendisi, hanımı ve malları) bir evde bulunmasını istemem, dedi. Karısı da hepsini beytülmale bıraktı.
Ömer, Küfe valisine şöyle yazmıştı: Küfe ehli, belâ, şiddet ve kötü valilerin başlattığı pis muamelelere maruz kalmışlardır. Dinin kıvamı, özü adalet ve ihsandır. Sana nefsinden daha mühim bir şey olmasın, çünkü günahın azı olmaz. Issız yerlere, meskûn yerler muamelesi yapma. Onlardan güç yetirdiklerin kadarını ve uygun olanını al ki mamur hale getirebilesin. Meskûn yerlerin haracı arazi sahiplerinden yumuşaklıkla alınsın. Yeryüzünde Müslüman olanlardan haraç alma. Bu hususlarda emrime uy. Allah’ın beni yetkili kıldığı şekilde seni tayin ediyorum. Bana müracaat etmedikçe kısas uygulamakta acele etme. Halktan (gençlerden) haccetmek isteyen olursa, haccedebilecek kadarını ver.
Ömer Bin Abdülaziz valilerine şöyle bir ferman göndermiştir: Allah İslâm ile Müslümanlara ikramda bulunmuş, onları şereflendirmiş, üstün kılmıştır. Zillet ve küçüklüğü Müslümanlara muhalefet edenlerin başına geçirmiş, Müslümanları insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet yapmıştır, Müslümanların işlerini zimmet ve haraç ehline (gayri Müslimlere) vermeyin. Onlar ellerini ve dillerini Müslümanların üzerine yayar ve Allah’ın üstün kıldığı Müslümanları zelil ederler, Allah’ın ikram ettiği Müslümanları küçük görürler, onları hilelerine maruz bırakırlar. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Ey inananlar! Kendinizden başkasını kendinize dost edinmeyin. Onlar sizi bozmaktan geri durmazlar ve size sıkıntı verecek şeyleri isterler.” (Âl-i İmran, 3/118) ve “Ey inananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost (müttefik) edinmeyin, onlar birbirlerinin dostu (müttefik)dur (Mâide, 5/51). Ömer Bin Abdülaziz’in fazilet ve adaletini göstermek için bu kadarı kâfidir.
İktidarlarının ellerinden gittiğini gören Emevi soyu Onu zehirlediler. İkinci bir gömleği olmadığı için terden kokan üstündeki gömleği değiştirilmeyen ve doktor çağırma girişimlerine karşi “vallahi bilsem ki kulağıma dokunulsa iyileşeceğimi yine de dokundurtmam. Benim için en güzeli Rabbimin yanıdır” diyerek karşı çıkmış ve arzuladığı o yere henüz otuzlu yaşlarda kavuşmuştur.