Geleneksel Türk Sineması deyince aklımıza Kemal Sunal, Şener Şen, Kadir İnanır, Erol Taş, Yılmaz Güney, Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Gülşen Bubikoğlu ve daha ismini sayamadığımız niceleri…
Türk Sineması konuları bakımından çok güzel olsa da çekim kalitesi olarak Batının çok uzağında kalmıştır. Yeşilçam dediğimiz jenerasyonun ortaya çıkmasıyla kendi sesini duyurmayı başarmıştır. Kurgu ve reji alanında Yılmaz Güney gibi büyük ustanın varlığı Türk Sinemasına fazlasıyla yarar sağlamıştır. O yılların imkanlarına göre güzel işler yapılmıştır ama bizler bugün o yılları tenkit ederken çok fazlasıyla objektif davranmıyoruz. Çünkü o günleri tenkit ederken, o günlerin koşullarına göre yorum yapmıyoruz.
Türk Sineması son dönemlerde çok büyük yollar aşmıştır. 1998 yılında Yavuz Tuğrul’un büyük eseri Eşkiya filmi çok büyük sükse yapmıştır. Arkasına gelen Vizontele , Gönül Yarası, Babam ve Oğlum, Güneşi Gördüm, Bir Zamanlar Anadoluda, Fetih 1453 gibi filmler Türk Sinemasının gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Türk Sinemasına bizlerde vizyona giren filmleri izlemeye giderek destek olabiliriz. Sinema alanında işlere geç başlasak ta bu alanda son dönemlerde iyi işler başarabilmişizdir. Bundan iki yıl önce sinema alanına katkıda bulunmak için İletişim Fakültesi okuyan abilerimizle sosyal paylaşım sitesinde Şener Şen’i Kaybetmeden değerini anlayalım diye site kurmuştuk çok fazla rağbet görmemişti o yıllarda lisede okuyordum ve bu duruma çok fazla üzülmüştüm. Üzülmek insanın sadece zamanını öldürür bu alanda bir şeyler üretmek gerektiğini düşünüyorum ve bu alana yoğunlaştım. Geçen yıl İletişim Fakültesi,Radyo
Televizyon Sinema Bölümünü kazandım, bu alanda işler yapmak istedim, bölümümden pişman değilim ama insanların bu alan ile fazla bilgisinin olmaması çok üzücü… Bana okulu bitirince televizyon tamircisi mi olacaksın diye soru yönelten yurdumun güzel insanları bile oluyor.İnşallah bu alanda ki ilgi alaka artar.