Haklı olarak 5. halife sıfatıyla adlandırılan Ömer Bin Abdülaziz hilâfete geldiğinde ilk hutbesini okumak üzere minbere çıkarken Allah’a hamd ve sena ettikten sonra şöyle demiştir: Ey insanlar! Bize dost olmak isteyen şu beş şeyi yapsın, yoksa bize yaklaşmasın:
1- Bize ihtiyacını arz etmeğe gücü yetmeyenin ihtiyacını arz etsin,
2- Bize elinden geldiği kadar yardım etsin,
3- Yönelmeğe çalıştığımız hayra kılavuzluk etsin,
4- Kimseyi aldatmasın,
5- Kendini ilgilendirmeyen şeye karışmasın.
Ömer Bin Abdülaziz’in bu ilk hutbesi Emevi devleti için bir manifestoydu. Zira dünya malını ve şan şöhreti kendilerine ilah edinmiş olan Emevi diktatörlerinin bu sonu gelmez ihtiraslarının tatmin edilmesi adına halka dikta ettikleri sapık ve çürük anlayışın (dinin) bertaraf edilmesi için atılan bir adımdır. Bu hutbeyi dinleyen şarlatanlar yardakçılar ve aç gözlü sefiller onun etrafından dağılırken, bu adamın fiilleri sözlerine aykırı olmadıkça onu terk etmek bize yaraşmaz, diyerek yanında fakihler ve zahitler kaldılar.
Ömer, halife olunca ailesinin elinde bulunan bütün mal varlıklarını mezalim olarak adlandırdı. Bu İslam kardeşliğinin Peygamber (s) ve onun takipçisi halifelerin uygulamalarından biri ile eşdeğerdir. Ömer Bin Abdülaziz atalarının, Müslüman halkın malı olan bir servet üzerine konduklarının şuurunda idi. Bu mal bütün Müslümanların idi ve oraya iade edildi. Fakir ve fukara hakkı olan, kan ve gözyaşı üzerine toparlanan dünyalık servetleri kendi hakları sanan Ümeyye oğulları bu durum üzerine can havli ile Ömer’in halası Fatıma binti Mervan’a koşarlar.
Fatıma halifeden bu işin sebebini sorunca, Müminlerin Emiri Ömer şöyle cevap verir: Allah, Resulullah’ı insanlara rahmet olarak gönderdi, azap olarak değil. Sonra O’nun için kendi katındakileri hayırlı görüp seçti, sonra da insanlara herkesin eşitçe içeceği bir nehir bıraktı. Ebu Bekir (r.a.) geldi, bu nehri olduğu gibi bıraktı, Ömer (r.a.) aynı şeyi yaptı. Bana gelinceye kadar da bu nehirden sadece Yezîd, Mervân, oğlu Abdülmelik ve Abdülmelik’in iki oğlu Velid ile Süleyman istifade ettiler. Bu büyük nehir kurudu ve eski haline döndürülmedikçe sahiplerini doyuramayacak hale geldi.
Fâtıma: Onlar seni bir savaşla korkutuyorlar, deyince Ömer hiddetlenerek: “Ben Kıyamet gününden başka bir günün şerrinden korkmuyorum” demiştir. Fâtıma bu durumu Ümeyyeoğullarına dönünce onlara şöyle demişti: Bunu siz kendi başınıza getirdiniz. Siz Ömer b. Hattab’ın çocuklarıyla evlendiniz ve sonunda ona benzeyen biri ortaya çıktı. ( Ömer Bin Abdülaziz anne tarafından Ömer b. Hattab’ın torunudur).