Türkiye’de Ralli denildiğinde herkesin ilk aklına gelen
kadın pilot kuşkusuz ki Burcu Çetinkaya … (Değişik Roportaj Metinlerinden Alıntılar)
Bu kadar erkeğin egemen olduğu bir spora nasıl başladın?
Babam bir çok farklı oto markasının yöneticiliğini yaptı, onun yanında otomobillerle çok iç içe bir çocukluk geçirdim. 12 yaşımdayken bir yarış izlemeye götürmüştü, o dönem çok ciddi bir rekabet ve ciddi de bir seyirci vardı, orada hayal etmeye başladım. 24 yaşımda arabamı satıp bir yarış arabası aldım. Sonra Volkan Işık’tan eğitim aldım ve beraber gece gündüz çalıştık, ona çok büyük bir vefa borcum var. Polo Ladies Cup da benim için çok büyük bir şanstı çünkü pilotların para vermeden yarıştığı organizasyonlar Türkiye’de çok az yapılıyor ne yazık ki.
Şu anda kendini ne noktada hissediyorsun? Bayan erkek farkı dereceye yansıyor mu?
Yansıyor, özellikle arabanın gücü artmaya başladıkça fiziki güç ve kondisyonun etkisi de artıyor. Ben neredeyim noktasına bakacak olursak 2010 yılında IRC’ye katıldık. Türkiye’de bir kadın takımının burada olması çok önemli ve zor bir olaydı. Bugün Türkiye’de Yağız Avcı, Volkan Işık, Serkan Yazıcı ve Murat Bostancı gibi üst seviye pilotlar var. Bu isimleri şu an eşit şartlarda yarıştığımızda geçebilecek seviyede değilim ama çok uzak da değilim.
Özellikle sosyal medya çoğaldıktan sonra sana ulaşmaya çalışanlar oluyor mu?
Takdir eden de oluyor eleştirenler de oluyor. Herkesin takdir etmesi mümkün değil ama genelde çok yol göstermemi isteyenler oluyor.
Kaç yaşına kadar ralli koltuğunda olacağımı düşünüyorsun?
Ben 40 – 4S’e kadar bunu yapabileceğimi düşünüyorum. Bunu o yaşa kadar yapmak için gerçekten zinde kalmak gerek.
En büyük hedefin ne?
Türkiye şampiyonu olmak. Doğru ekiple, doğru antrenman programıyla ve doğru otomobille bu işe girişirsek bir ya da iki yıl hedef koyarsak başarabileceğime inanıyorum. İkinci hedefim ise uluslararası şampiyonalardan birinde podyuma çıkmak.
Teknolojiye ne kadar bağlısın?
Özellikle Mac’ime çok bağlı bir insanım çünkü bir çok şeyimi kendim yapmak zorunda kalıyorum, Mac’im ile iPhone üzerinden internete bağlanıp dünyanın en alakasız yerinden bile basın bültenleri yazıp, mail atıp bir çok farklı işle meşgul olmak zorunda kalıyorum.
Sosyal medyayı çok kullanıyor musun?
Özellikle Facebook olmak üzere evet, kullanıyorum. 39.000 kişiye ulaştığım bir hayran sayfam var, aktif ve sürekli yazıyorum. Twitter’ım da 9600 takipçiyi geçti.
Video ve fotoğraf çekmek ile aran nasıl?
İşim için GoPro’yu çok kullanıyoruz. Hem antrenmanlarda hem de yarışlarda kullandığımız . bir marka, Gerçekten yarış kaydetmek anlamında en iyi çözüm o bizim için.
Yaptığın diğer işler arasında ralli dışında tam senlik olanı hangisiydi?
Otomobil programını geziyle çok birleştirdik. Özellikle Pakistan’da yaptığımız kamyon kullanma çekimleri, Van’da, Gaziantep’te yaptığımız çekimler benim için çok keyifliydi.
Seni en çok zorlayan yarış?
Belçika’nın Ypres yarışı. Yollar çok dar, sürekli kavşaklar var ve yol notu yazması çok zor bir yer. Hep de trafiğe açık. Dört yılda üç defa katıldım o yarışa ve o dört sene içinde katıldığım 7O’in üzerinde yarışta başka bir parkurda kaza yapmadım.
Teknolojik olarak elinde bir şeyler olsaydı, o kazalar olmayabilir diyebileceğin bir şey var mı?
Otomobil ön planda ama artık belli sınıflar var. Yani şimdi Super 2000 sınıfında birçok üreticinin gayet iyi modelleri var, bunları karşılaştırdığımızda ise çok büyük farklar yok. Uluslararası otomobil federasyonu, sınıfları otomobiller bir birine denk olabilsin diye oluşturuyor. Dolayısıyla burada pilotaj ön plana çıkıyor.
Şehir içinde otomobil kullanmak ve rallide kullanmak arasındaki fark nedir?
Şehir içinde son derece sakin kullanıyorum. Yarış otomobilinde olacak kazalardan korkmuyorum çünkü kendimi çok güvende hissediyorum ama trafikte çok korkuyorum.