tarihinde yayınlandı

Kekemelik Rahatsızlığı ve İletişim

KekemelikKekeme bir çocuğa sahip olan ailelerin diğerine nazaran çocuklarıyla iletişimde daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Zira kekemeliğin tedavisinde ebeveynin fonksiyonu çok büyük.

Uzman Pedagog Emine Eraslan, kekeme çocuğa sahip bir ailenin yapması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Çocuk konuşmasını bitirene kadar onu ‘dikkat et, yavaş konuş, acele etme’ gibi uyanlarda bulunmadan sakin bir şekilde dinleyin“.

Kekemelik ile ilgili onun yanında konuşmayın.

Kendi yaş grubu ile vakit geçirmesini sağlayın, Anne ve baba olarak ayrı ayrı  çocuğunuzla birebir kaliteli zaman geçirin.

Evladınızı, kekemeliği tetikleyen şiddet, dövüş ya da kötü karakterler içeren çizgi filmlerden uzak tutun.

Onu severken bile bebek gibi davranmayın. Giyinme, soyunma, yemek yeme gibi ihtiyaçlarını kendi yapabiliyorsa müdahale etmeyin.

Çünkü aşırı korunarak büyütülen kekeme çocuklar, bir zorlukla karşılaştığında iyileşen kekemelik tekrar başlayabiliyor.

tarihinde yayınlandı

Güneş Girmeyen Eve Prof.Dr. Girermiş

Arkadaşlar başlıktanda anlaşıldığı üzere artık eskiden süre gelen bir deyim olan “Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer” meselesi mazi oldu. Şimdilerde güneş giremeyen evi ne yazık ki Doktor kurtaramıyor :). En az Yardımcı Doçent Doktor olması lazım.

İnanmayanlar için ahanda ispatı: Yeni Bahar Dergisi okuyucuları için hiç bir masraftan kaçınmayarak İzmir Şifa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ali Saklamaz ile bu konuda röportaj yapmış.

Bakın ne diyor:

Güneş Işığı        İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit.” diyor Allah Resülü, bin 400 sene evvel bugünleri tarif edercesine. Teknolojinin her geçen gün geliştiği 21. yüzyılda keşfedilen her ürün, hayatımızı kolaylaştırsa da kendimiz için ne yeterince vakit ayırabiliyor ne de huzurlu ve sağlıklı bir ömür geçirebiliyoruz.

Zira gelişen teknolojiyle birlikte insanlar evine kapanıyor ve kendisini doğal sağlık kaynaklarından mahrum bırakıyor. Bunların başında da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin “Allah’ın sekiz İsm-i Azam’ma ayinelik eder.” dediği Güneş geliyor. Rahman’ın Safi ismi de güneşte tecelli eden isimlerden birisi. Öyle ki güneş ışığı insan vücudu için hayati bir önem taşıyan D vitamini için olmazsa olmazlardan. Vücudumuzda doğal olarak bulunan ve 7-dehidrokolesterol isimli maddeyi güneş ışığı önce vitamin D3 olarak bilinen ‘kolekalsiferol’ e dönüştürüyor. Daha sonra vitamin D3, karaciğer ve böbrekler tarafından aktif D vitamini haline getiriliyor.

Masa başı ya da tam gün mesaili çalışma sistemleri sebebiyle güneş ışığından faydalanabileceğimiz saatlerde dışarıya çıkamıyoruz. Hal böyle olunca birçok hastalık riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Hele bir de inancı gereği örtülü olan kadınlar, bahsettiğimiz şartlarda çalışıyorsa vitamin eksikliğinde daha büyük bir risk grubunu oluşturuyor. Oysa uzmanların D vitamini ihtiyacı için önerdiği güneş görme süresi ve güneşin temas edeceği cilt yüzeyi tesettürlü hanımları zorlamayacak derecede makul. İnsan metabolizması için gerekli D vitamininin sentezlemesi için vücudun yüzde 6’sının yani el, yüz ve kolların minimal kızarıklık oluşacak şekilde doğrudan güneş görmesi gerekiyor. Üstelik haftada 4-6 defa ve en az 15 dakika, bunun için yeterli. Yani öğlen aralarında çayımızı güneşli bir yerde içerken, yanında bedava D vitaminini de almış olacağız.

Ev hanımları, yaşlılar ve çocuklar da her gün yarım saat dışarıya çıkarak güneşten faydalanabilir. İzmir Şifa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ali Saklamaz, D vitamininin dünya nüfusunun yarısında bulunması gereken düzeyin altında olduğuna dikkatlerimizi çekiyor. Saklamaz, gelişen teknolojiyle insanların kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirmesinin bu eksikliği artırdığı kanaatinde. Ona göre en büyük risk gurubunu iyi beslenemeyen ve güneş ışığından yeterince faydalanamayan yaşlılar oluşturuyor.

Devamı…
(Yeni Bahar Dergisi  | 21 Haziran 2012 | Sayı: 64)

tarihinde yayınlandı

Çocukların Beslenmesi – Çocuklarda Beslenme Yöntemleri

Çocuklarda Beslenme     Emzirme çocuğun beslenmesi için en doğal yoldur. Mümkün olduğu takdirde, hem anne hem de çocuk için memnunluk vericidir. Doğumdan hemen sonra ilk 3-5 günde memelerden kolesterin ihtiva eden bir sıvı gelir. Buna ‘ağız’ adı verilir. Süt bunun arkasından gelmeğe başlar. Önceleri süt miktarı bebeğin emebileceğinden fazladır. Sonra ona eşit olur.

Emzirme konusunda bazı yanlış inanışlar vardır. Bunlara aldırmamak gerekir. Doğru olan şudur.

* Memenin büyük veya küçük olması çocuğun beslenmesini etkilemez.
* Çocuğun emzirilmesi me­menin sarkmasına sebep  olmaz. Yeter ki, iyi bir şe­kilde desteklensin.
* Anne sütü her zaman ço­cuk için iyidir ve çocuğa dokunmaz.
* Emzirme gebeliği önle­mek için bir çare değil­dir. Emzirme sırasında gebe kalınabilir.

Annenin verdiği süt miktarını ayarlayan, azalıp çoğalmasına sebep olan en önemi iki etken vardır:
1- Çocuğun memeyi tamamen emerek boşaltması. Bu süt yapımını hızlandı­rır.
2- Annenin rahat, sakin ve çocuğu emzirmeğe istekli olması. Bunların dışında annenin yediği be­sinler, yorgunluğu, sıhhati, babanın davranışları ve diğer etkenler de rol oynayabilir.

Birçok anne emzirmenin ne ka­dar devam etmesi gerektiğini öğren­mek ister. Bu tamamen kendi istek­lerine bağlıdır. Gerekirse emzirme iki yit da sürebilir. Ancak bu takdir, de çocuğa ek olarak demir, Vitamin D ve Vitamin C de vermelidir. 8-10 ay emzirmeden sonra doğrudan doğruya mama devrine geçilirse şişe devrine gerek kalmamış olur.

Bazı kadınlar çocuğunu emzirt­mez. Bu takdirde çocuğu emzikle bes­lemek gerekir. Anne sütüne en yakın süt inek sütüdür. Buna su ye şeker ilâve edilerek terkibi anne sütününki-ne en yakın bir duruma getirilebilir. Ayrıca piyasada birçok hazır sütler (mamalar) mevcuttur. Bunlar içinde çocuğunuzun bünyesine en uygun olanını seçmek İçin doktorunuza da­nışın.

Sebze, meyve püresi, et suyu ve püresi gibi peşinlerin çocuğa ne za­man verilmesi gerektiği hakkındaki görüşler değişiktir. Eskiden bu besinleri vermek için çocuğun en az 6 aylık olması beklenirdi. Bugün 2-3 aylık hattâ 1 aylık çocuklara verilmesinde bir zarar görülmemektedir.

tarihinde yayınlandı

Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi

 Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi 

Gebelik HastalıklarıGebelik sırasında annenin çeşit­li şikayetleri olabilir ve gebeliğe has bazı hastalıklar belirebilir. Bunların, bazıları önemsizdir. Bazıları ise ha­yatı tehdit edecek kadar ciddidir. Bu hastalık ve şikâyetlerin tedavisi aşağıda kısaca ele alınmıştır:

Gebelikte Bel Ağrıları

Leğen ve sağrı kemiği arasında­ki mafsalın açılmasından ileri gelir. İyi uyan bir gebelik korsesi giymek faydalıdır. Ayrıca akşamları yatarken ağrıyan yere sıcak tatbik edilir.

Gebelik kusmaları

Gebelik süresince en çok karşılaşılan sorunların başında bulantı ve kusma gelmektedir. Kısa sürer ve aralıklı olursa normal bir şikayet olarak kabul edilir. Fakat sürekli ve ağır kusmalar su ve tuz kaybına sebep olarak annenin ve çocuğun hayatını tehlikeye atar. Bu durumda doktora veya hastaneye başvurma­lıdır. Bulantı ve kusmanın önlenme­si için kuru ve tuzlu çörekler yeme­lidir. Yemekte su içmekten kaçınmalıdır. Yağlı ve baharatlı şeyler yememelidir.  Bulantı önleyici ilaçlar kullanılır, ayrıca B6 vitamini faydalıdır. 2 gün ağızdan su bile almamamışsa  hastaneye başvurulmalıdır. Da­mardan serum tedavisi gerekebilir.

Gebelik Toksemisi

Gebelik sırasında görülen bu hastalığın başlıca üç belirtisi vardır:

1)      İdrarda albümin çıkması.
2)      Tansiyonun sık sık yükselmesi.
3)      Bulantı ve kusmaların sıklaşması.

Tokseminin neden kesin olarak bilinmemektedir. Rahimde ki çocuğun iyi bir pozisyon alamaması  ve süresinden önce ayrılması toksemiye neden olabilir. Bu rahatsızlıkta genellikle karaciğer, gözler ve böbrekler bozulmaktadır. Ağır vakalarda ise şuur kaybı ve ani çırpınmalar ortaya çıkabilmektedir. Gebelik sırasında toksemi durumunda annenin hayatını kurtarabilmek açısından çocuk derhal alınmalıdır. Aksi durumda hem annenin hem de çocuğun hayatı tehlikeye atılmış olacaktır.

tarihinde yayınlandı

Cilt Lekeleri ve Tedavi Yöntemleri

Cilt lekeleri         Cildimizdeki lekelerin en büyük sebebi güneş ışınlarıdır. Bu yüzden güneşin saçtığı UV ışınlarına çok fazla maruz kalmamak gerekir ve günün belirli saatlerinde güneşe çıkılmaması gerekir. Ayrıca buradaki en önemli nokta güneşin yaydığı UV ışınları kendisini sadece yaz mevsiminde göstermemekle birlikte neredeyse dört mevsimde bu ışınların olduğunu lekelerin daha da çok ilerlememesi ve yayılmaması için güneşin olduğu her dönemde iyice korunmak gerekir. Kışın kendisini gösteren güneşten korunmak için 15-20 faktöre kadar olan güneş koruyucu kremlerini, yazın ise; 50 ve daha üzerinde faktörü bulunan güneş kremlerini tercih etmeliyiz. Ayrıca bu koruyucu kremler uzun sürede koruma etkisini yitirebilirler. Bu yüzden 3-4 saatte bir güneş koruyucu kremlerimizi yenilememizde sakınca yoktur. İşte mutsuz olmamıza ufak ta olsa etki eden bu güneş lekelerinin oluşumunu durdurmak için cildimizi güneşin o zararlı ışınlarından her zaman korumalıyız.

Başlıca cilt lekeleri tedavi yöntemleri :

1) Medikal Tedavi
2) Kimyasal peeling
3) Lazer
4) Cryotherapy (Kryoterapi)
5) Fraksiyonel Lazer

1) MEDİKAL TEDAVİ

Lekeli bölgeye bazı ilaçlar sürülerek o bölgenin renginin açılmasını sağlar veya o bölgede soyulma yapabilir. En iyi sonuç veren renk açıcılar kojik, hidrokinon ve son olarak da askorbik isimli asitlerdir. Bu asitler bazı durumlarda tek başlarına bazı durumlarda ise, hepsi birlikte uygulanabilir. Soyma niteliğine sahip açıcılar ise, retinoik ve meyve asitleridir ve daha çok deri altındaki lekeler için uygulanır.

2) KİMYASAL PEELİNG

Bu tarz peelingler 3 çeşittir. Cilt lekelerinin derinliklerine göre, yapılan işlemlerde değişir. Bunlar: yüzeysel, orta ve derin peeliglerdir. Doktorlar tarafından uygulanabilen yüzeysel ve derin düzeydeki peelinglerdir. Yüzeysel ve derin peelingler doktorlar tarafından cildin ve lekelerin özelliklerine bakılarak uygulanır.Cildin rengi,tipi ve ciltteki sorunun derinliğine bakılarak seans sayıları (ortalama 6-10 seans haftada bir olarak) değişiklik gösterebilir.

3) LAZER

Uygulanabilen 2 tane lazer çeşidi mevcuttur. Bunlardan ilki : Erbium Lazer ,ikincisi ise Karbondioksit Lazerdir. Erbium Lazer yönteminde cildin iyileşme süresi kısadır. Karbondioksit Lazerde ise; derin soyulmalar olduğu için iyileşme süresi daha uzundur.

4) CRYOTHERAPY (Kryoterapi)

Cilt lekelerinin dondurulma sistemiyle ile yok edilmesi yöntemidir. Uygulanması açısından gayet pratik ve kolaydır. Bu uygulamada karbondioksit ve sıvı azot kullanılır. Bu yöntem uygulandıktan sonra ciltte su toplaması veya ufak tefek kızarıklıklar görülmektedir.

5) FRAKSİYONEL LAZER

Sorunlu ciltte, ince ince o bölgeleri tarar, yıpranmış olan hücreleri tedavi eder.

tarihinde yayınlandı

Deri Hastalıkları – Deri Yağlanması – Akne Nedir

Akne nedir   Derinin bir çok önemli gö­revleri vardır. Bir kere vücu­da mikronların girmesini önler, sıca­ğa, soğuğa, ışınlara ve çarpmalara karşı diğer organları korur.

 

Deride sonlanan sinir uçları do­kunma, ağrır sıcak, soğuk gibi duy­guları alarak beyne iletir. Deri kan damarlarından zengindir ve vücut ısısını ayarlamakta önemli rol oynar. Ter bezleri sıcakta fazla ter yaparak serinlemeyi sağlar. Yağ bezlerli ise de­rinin kurumasına engel olur. Deri ge­nellikle yumuşaktır ve kolayca kıvrılır. Gençlerde daha elastiktir. En kalın deri avuç içlerinde ve taban­larda bulunur. El içlerindeki parmak izleri her insanda farklıdır ve bu ki-silerin tanınmasında kullanılır. İki insanın aynı parmak izine sahip olma şansı 24 milyarda 1’dir. Derinin en dış tabakası cansız hücrelerle kap­lıdır. Bunlara kepek denir. Alttan üreyen hücreler durmadan ölen hücre­lerin yerini alır.

 

Akne ( Ergenlik Sivilcesi )

Yüzde, boyunda ve gövdede yağ bezlerinin tıkanarak, iltihaplanması sonucu beliren sivilcelere akne denir. Bulûğ çağlarında görülür, iltihap iler­leyip derine işlerse iz bırakabilir. Ak­ne tedavisi için perhiz, kükürtlü losyonlar ve sabunlar. İltihap varsa an­tibiyotikler kullanılır. Tedavide sa­bırlı olmak gerekir. Bazen hormon tedavisi ya da A vitamini fayda gösterir.

 

Deride Yağlanma

Bazı kimselerde yağ bezleri fazla faaliyet gösterir ve deri devamlı olarak yağlı kalır. Özellikle sıcak ha­valar ve ruhi baskılar yağ ifrazını artırır. Bunun tedavisi için en iyi yöntem sık sık yumuşak bir tuva­let sabunuyla yıkanmaktır. Yağ İf­razını azaltacak ya da önleyecek bir ilâç mevcut değildir.

tarihinde yayınlandı

İlaç Kullanırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlaç Kullanımıİlaç Kullanılırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlâcı ya kendimiz alırız, ya da bir akrabamıza, eczacıya ve doktora sorarız. Aslına bakarsanız bu yöntemlerin bir çoğu yanlıştır. Sırf bu yanlış bilinen yöntemler yüzünden hayatlarını tehlikeye atan onlarca insan vardır. Sizde bu duruma düşmek istemiyorsanız aşağıda belirttiğimiz noktalara dikkat ediniz.

1)      Gerçekten ilaç almak gerekiyorsa almalısınız, fakat aksi durumlarda ilaç kullanmak zararlıdır.

2)     Tesiri bilinen ve daha önce aynı hastalıkta kullanılmış ilaçları alın. Denemek için kesinlikle ilaç kullanmayın.

3)     İlacı almadan önce içerisinde bulunan prospektüsü mutlaka okuyun.

4)     Tavsiye edilen doz, miktar ve kullanım şeklinin dışına kesinlikle çıkmayın.

5)     İlgili hastalığın son bulmasıyla birlikte kullanılan ilacın bırakılması gerekmektedir.

6)     Herhangi bir ilacı uzun süre kullanmak bazı rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden uzun soluklu kullanılacak ilaçlar için doktor yardımına başvurmak yararlı olacaktır.

7)     Doktorların veya eczacıların belirttiği ilaç kullanım öğünlerinin dışına çıkmayın.

 

İlaçların Zararları

Alınan bazı ilâçlar insan vücudunda yan etkilere ve kalıcı rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Hatta bu durum kimi zaman ölüme dahi neden olabilmektedir. Fakat buna rağmen bazı ilaçlar kesin olarak vücuda zararsızdır. Bu konuda sizlere en iyi bilgiyi verebilecek olan kişi doktorunuzdur. Doktorunuzun verdiği ilaçların yada etrafınızdan aldığınız tavsiye ilaçların mutlaka içerisindeki prospektüsü okumalısınız, hatta gerekirse prospektüste bulunan bilgileri eczacılara danışınız. Bazı ilâçların neden olabile­ceği zararları şu şekilde sıralayabiliriz ; Mi­de sancısı, mide kanaması, ülser, is­hal, ağız kuruması, görme bulanıklığı böbrek bozukluğu, karaciğer bo­zukluğu, vitamin eksikliği, kalpte intizamsızlık, kalp yetmezliği, sağırlık, felçler, egzema, kaşıntı, deride es­merleşme, başağrısı, başdönmesi, bit­kinlik, kuvvetsizlik ve benzeri gibi rahatsızlıklar meydana gelebilmektedir.

tarihinde yayınlandı

Lens Kullananların Dikkatine

Lens kullananlar için riskli mevsim

Lens kullanımıLensle denize girmek veya filtresiz lensle güneşe çıkmak ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Göz travmaları, enfeksiyonlar, göz kuruluğu. Komea hastalıkları bunlardan bazıları. Göz Hastalıkları Doktoru Ersin Kutluçınar. Hijyen, yüzücü gözlüğü kullanımı güneş gözlüğü seçimine dikkat edilmesi uyarısında bulunuyor.

Çöplükten enerjiye

Konya, çevre dostluğuna örnek bir çalışma sergiliyor. Konya Büyükşehir Belediyesi, şehir çöplüğüne kurulan tesiste depolanan çöpte oluşan metan gazından elektrik üretimine başladı. Bu uygulamayla çöplüklerde meydana gelebilecek patlamaların önüne geçilmesi bekleniyor. Tesis, şehir ekonomisine yaklaşık 3 milyon dolarlık katkı sağlıyor.

tarihinde yayınlandı

Depresyon ve Tedavisi – Psikonevroz Nedir

Depresyon        Üzücü bir olaydan sonra bir kimsenin içine kapanması ve kedere boğulmasıdır. Depresyonlu hasta ha­yattan zevk almaz, canı yemek yemek konuşmak, eğlenmek, istemez. Ha­yatı anlamsız ve yaşamağa değmez bulur. Birçokları aşırı derecede endişelidir. Her şeyden kuşkulanırlar. Ken­dilerinde türlü hastalıklar hayal eder ve hiçbir zaman iyileşemeyeceklerine inanırlar. Bazıları da kendisinin gü­nahkar olduğu kanısındadır. Çektiği acılara layık olduğunu ve bu hastalığın kendisine ceza olarak gönderil­diğini söyler. Uyku kaybı sık görülür. Depresyonlarda en büyük tehli­ke hastanın intihar etmesidir. Her ne kadar intihar etmekten bahseden bir kimsenin bunu yapmayacağı söy­lenirse de bu yanlıştır. İntihar fikri olan her hasta gece gündüz dikkat­le gözlenmeli ve intihar aracı olabi­lecek şeyler ortadan kaldırılmalıdır. Depresyon tedavisinde elektrik şok tedavisi etkilidir. Ayrıca depresyonu önleyen ilaçlar da mevcuttur

 

Psikonevroz :

Psikonevroz rahatsızlığına halk arasında kısaca nevroz denilmektedir. Günümüzde oldukça sık olarak karşılaşılan nevroz rahatsızlığı genellikle orta yaşlardaki bayanların maruz kaldığı bir rahatsızlık türüdür. Bu hastalıkların özelliği kişinin akıl, zeka, yargı, duyu, hafıza gibi düşünme, çalışma ve yaşaması için gerekli yeteneklerine, dokunmadıkları halde o kimsede kuruntu, korku, keder, üzüntü, evham gibi ruhsal şikayet ve bozukluklara yol açmalarıdır.

Çeşitli şekilleri vardır:

Anksiyete: Kuruntu, korku, çarpıntı, terleme, baygınlık, evham başlıca belirtileridir. Nevroz rahatsızlığının tedavisinde ise psikiyatr ve ilaç desteği alınması gerekmektedir. Nevroz ile başlayan rahatsızlıklar tedavi edilmediği takdirde daha büyük hastalıklara yol açmaktadır. Bu yüzden hastalık ilerlemeden öngörülen şikayetlerin ardından derhal uzmana başvurmak gerekmektedir.

tarihinde yayınlandı

Dişinizdeki çürük çocuğunuza bulaşmasın!

Dişinizdeki çürük çocuğunuza bulaşmasın!

Dişinizdeki Çürük     1 ile 2,5 yaş arasındaki çocukların ağız ve diş sağlığından ebeveynler sorumlu.

Diş Hekimi Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, bebek doğduğunda ağız ortamı çürük yapıcı bakteri içermediği için diş çürüğünün, anne ve babadan çocuğa bulaşabilen bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor.

Diş çürüğünün çocuğa bulaşmaması için ebeveynin bebeğini beslerken kasık, emzik, biberon gibi aradan kendi ağzıyla temasta bulundurmadan kullanması gerekiyor. Aksi halde organizmalar bebeğe aktarılıyor.

Ayrıca bebeklerin beslenmesi sırasında ballı emzik ve şeker içerikli sıvı gıdalar içeren biberon kullanmak da ‘biberon çürüğü‘ olarak adlandırılan üst ön kesici dişlerde çürüklerin oluşmasına yol açabiliyor.

Üç yaşından sonra bu risk azalıyor. Bebeklerin altı ayda bir diş kontrolüne götürülmeleri diş sağlığı için büyük önem taşıyor.